26 Aralık 2012 Çarşamba




GÜNEŞE  KÜS  YASEMİNLER

Narin  güzelliğini  esirgediğini  düşünerek  telaşa kapılmıştım.  Ama dün yanından geçerken  kokusunu  sundu önce  bana. Bembeyaz ve   kırılgan göründü yine gözüme her zamanki  gibi o ilk çiçekler. Kim bilir belki de henüz  ısınamayan havalardı onu da kendi içine çeviren.
Yasemin……Şarkılara söz vermiş;  gönüllerde yer etmiş çiçeğim benim….akşam  sohbetlerine  kokusunu katan nazlı çiçeğim…..
Bir  demet  içine  konan bir tek tanesinin  bile  kokusunu  estirdiği  çiçeğim. Bu  dünyada  bir  çok  bölgede yabani  yetişebilse de   sizin yetiştirdiğiniz  yaseminler  sizindir. Bahçenizi süsleyen de sizin  size  hediye edilen de sizin.

Dönüp de bakınca  yıllar  öncesine;  ellerimin seninle gerçek anlamda ilk tanıştığı günlere. 21  yılı geçmiş. Çorak bir toprağı  bıçakla  kazıyarak  gömmeye çalışmıştık  ilk yasemini  hayatıma giren.   Sonra  o  büyüyüp  evin  demirlerini sardıkça  zaman zamana eklenmiş şarkılar şarkılara  bağlanmıştı.  Hayat  acı tatlı anlar sunarken bana ;   büyümüştü  o  kendi vakarınca…..

O ilk yasemini  tekrar  görüşüm 10 sene sonra oldu, oldu  ama  bu  başka bir zamanın öyküsü  daha doğrusu gelecekte yazılacak  hatta yazılmaya  başlanmış bir romanın  önemli çiçeği;  yasemin…..O eski  yasemin  ya da yaseminler……

Şimdi sözü  edilen ise  bahçe kapısının yanındaki  daha genç  bir  yol arkadaşı.  Bu  yıl geç açan bir arkadaş. Hem benim hem de sokaktan gelip geçenlerin  O…. O’ nu  ben ekmedim  ama budayan ben; sulayan ben;   açmadığı için sitem eden ben… bir de kardeşi vardı ama yok, yok sormayın ; dedim ya yasemin ya da  yaseminler   uzuuuuun  bir  öykü….
Ama  o  yeni  yasemin gibi umutlar  her  daim vardır.  Bazen  bir  sınav  kağıdının elinize  geçişi  ile;  ya da  uzun boylu  genç  bir adamın gülümseyişinde.

Şimdi  siz  kapalı gözleriniz  eski zaman bahçelerine gidiniz;  hani  şu  annelerimizin, komşu teyzelerimizin  kahveyi  sütle  pişirdiği günlere;  sokak aralarında  çelik çomak oynadığımız;  kurbanlık kuzuları elimizle  beslediğimiz günlere.  Hani  radyonun  düğmesi ile  oynanıp da sesin biraz daha açılarak  Zeki  Müren’  in  söylediği günlere:    Bir  demet  yasemen gönlümün tek hatırası’

Belki siz  de bilmezdiniz  o  zamanları  özleyeceğinizi;  benim de bilmediğim gibi; gün gelip  yaseminlerin içimi  böylesine titreteceğini…Ve  yıllar  önce  yazdığım  yazının  bile  şimdi  uzak bir hayal geleceğini….

Ve  sabaha,  güneş  ışığına  küstür  çiçekleri.   Acı  bir  aşk öyküsü:  Hintli   prenses  Güneş Tanrısı  Surya  Deva’  ya  aşık  olur  ama umutsuz  bir aşktır  bu.  Güneş  Tanrısı  aşkına karşılık vermeyince  intihar  eder  güzel  prenses  ve  öldüğü yerden  çıkan narin çiçeklerdir  yasemin.  İşte  bu  yüzden  güneş  çekilince  verir   en güzel kokularını  yaseminler.

Ama   ne olursa  olsun; zaman ne getirip ne götürse de  yine  açıyor yaseminler;   bin bir eda  naz  ile…..veriyor  kokularını  bahçelere, gönüllere  bir kuşaktan ötekine;  bir mevsimden  diğerine  adı  hüzün ya da  aşk mevsimi  olsa  bile;  gönlümüzün tek  hatırası  şeklinde….
Ve  umut  yeni  açılmış  kokular  saçan  bembeyaz  bir  yasemin misali  hep  gönlümüzü  yeşertecektir;  Pandora  kutusundan  cıvıldayarak  çıkan  kuş  misali….
Sizce?


01.06.2012


YASEMİN

Hoş  kokusu ,  sarı beyaz  çiçekleri  ile  şarkılara,  şiirlere  ilham  kaynağı  olmuştur.
Hindistan’ ın  aşk  tanrısı  Kama  figürlerinde  görürsünüz  yasemini.
Hintli  gelinler  evlenirken güzel  ve  aşk  dolu  bir yaşam  için  saçlarına takar yasemini.

Zeytingiller  familyasından , 300  kadar  tropik  ve  astropik çalımsı  bitki  türünün oluşturduğu  cins.  Yasemin Kuzey  Amerika dışındaki  bütün kıtalarda  yabani  olarak yetişir.
Çeşitli  türleri  olan yasemin çiçeklerinden  çay  ve parfüm sanayinden kullanılan  değerli  bir  uçucu  yağ  elde edilir.
Uçucu  yağ  Jasmine  Grandiflorum ve  Jasmine Officinale  türlerinden elde  edilir  daha çok.

  YASEMİN  İÇEREN  PARFÜMLER 
(Yaseminsiz  parfüm,  parfüm sayılmaz  diyenler de vardır) )

 Chanel  No:  5
 Thierry  Mugler  Angel  Alain    Fas  Yasemini
 Bulgari  Jasmin  Noir
 Elizabeth  Arden  Pretty
 Hugo  Boss   Femme


26 Kasım 2012 Pazartesi

ELLERİ HALA MANOLYA.....

Merdivenlerden  çıkarken gözleri  bir  an aynaya takıldı.  Saçlarında  biriken teller  gümüş  misali parlamakta  idi.  Aslında sadece bir ayna idi bir çokları için ama…….
Aynanın  bordo  ahşap kenarına  çiçekler  işlenmişti;  renkli  çiçekler…..
Eline  aldı  dayanamadı  götürdü  yatak  odasına koydu;   eski  kırık bir  öyküyü saklamak istercesine….
‘Saçlarımı  boyatacağım  anne kızıl  olacak…’  zeytin  rengi  gözleri  yine yaramaz  yaramaz bakıyordu.  Manolya  beyazı  ellerinde  külleri düşmek  üzere bir  sigara.
‘Saçlarımı  boyatacağım  kızıl’
Kararlı  idi  boyatacaktı  ve yaptı ,ama  annesinin  yüreğini  hoplatan kızıl  değildi  boyattığı  renk.  Hani  şu  göz  alan  seksi  bakır  kızılı  değildi.  Yaşına  yakışan ,  yeşil  gözlerine ışık atan  bir havuç  kızılı  daha doğrusu turuncusu..  Manolya teni  daha bir  ortaya çıkmıştı  sanki.
Uzun  havuç  rengi  saçları   ve  uçları  yıpranmış  turkuaz  rengi  asker botları  ile  Özlem…
Turuncu   farları  ile  Özlem….
Kadın  ve  Özlem  ilk karşılaştıklarında, kadın otuzlu yaşlarının en güzel çağında  idi, , idi ama  eşinden ayrılmıştı  ve hayat mücadelesi  içindeydi  küçük çocuğu ile. Özlem ise, boşanmış  bir  anne  baba  çocuğu  olarak  üniversiteye başlamıştı,  annesi  ile yaşıyordu.  Hayatının ortalarında bir kadın ve gencecik   bir kız  ne paylaşabilirdi ki?  Ama oldu  paylaştılar;   önce kahve fallarını, sonra  rock  barlarını…… yalnız işin ilginci   akıl veren,  sahip çıkan kadın değil  Özlem idi….Anne  babası  ayrılan tüm çocukların sahip olduğu  o  kırılgan olgunluk vardı  Özlem’ de  de…..Kadın  yıllar  içinde  aynı duruşu  kendi  çocuğunda da  görecek  ve  gözyaşlarını  içinde  gizleyecekti.
Özlem; hayatın içinde duru duruşu,  kırılganlığını  gizlemeye çalıştığı asi yılları,  rock  barların  soğuk  yıldızı. Şimdi gerilere bakınca  kadın  O’ nun aslında  meşhur  İsveçli  yıldızlara  ne kadar çok benzediğini  düşünüyor. Britt  Ekland,  Anita  Ekberg,  Ursula  Andress  gibi.   Zaman geçerken büyüdü  Özlem.  Aşklar  yaşadı  kendince; dostlukları  hep  sürdü.  Bazen  bir  bira  şişesinin eşliğinde,   bazen  kahve  fincanı  dibinde.  Ayrılıklar  girdi  araya  bazen deli  eden sevdalar  ama  sürdü  dostluk.
Derken  rock  barların soğuk yıldızı;   asi  aşkların kırılgan kızı  sakin  sessiz  bir  liman buldu  kendine,  evlenmek istedi.  Daha doğrusu evliliği düşünmeyen o  kızla  evlenmek istedi  çocuk.  Farklı  idi  karşılaştığı  tüm erkeklerden.  Kim bilir belki de Özlem için geliyordu  rock  barın  sonsuz ışıklarına.  Farklı  idiler ama iyi geldiler.  Hani  zıt  kutuplar  misali.
‘Bak  bu  evleneceğim çocuk’  dediğinde  inanamadı  kadın ama sustu;   liman bulmuştu  Özlem;  aslında  ihtiyacı olmayan bir liman.  Üç kadındı onlar  yıllar  içinde  annesi;  arkadaşı  ve  Özlem…… Seviyordu,  evleniyordu.
Güzeldi evlilik,  manolya  yüzü  ışıldıyor,  kocasını seviyordu….Zeytin  rengi  gözlerinde gölge  yoktu.  Yoktu  ama  eski  Özlem  de  yoktu  artık. Hani  kocasının aşık olduğu kız değildi  artık;  kocasının olmasını istediği kadındı….
Sonra  yıkım geldi  hayatına  yavaş yavaş…..önce  en sevdiği,  ailem dediği  kız arkadaşını  kaybetti  bir  trafik  kazasında….yıkılmıştı,  toparlanamıyordu;  iyice  uzaklaşıyordu  kendinden en çok da eski  Özlem’ den…..
Artık  turkuaz rengi  botları  da  yoktu;  havuç  rengi  saçları  da….
Ama elleri  hala manolya….
Sonra  tükenmelerin dibinde  limanı  fırtınası  oluverdi  İNANAMIYORDU…..
Evliliği  kendi  limanı içinde  fırtınaya tutulmuştu  ÖZLEM  savruluyordu…..
Savruluyordu,  savruluyordu…..elleri gözleri  kalbi  inciniyordu;  acı  yeşildi  şimdi  gözleri  ve  saçları  solgun,  acı  yeşil  gözleri
Ama elleri  hala manolya…..
Kayıyordu,  kayıyordu  dibe doğru……ve bitti……
Özlem in  evliliği  bitti…….Yıllar  geçmişti  üzerlerinden  Özlem in  ve kadının…..aynı kaderin içinden sanki farklı zamanlarda geçmişlerdi.  Sanki   aynı acının ortak yolcusu gibi…..
Ama en dibe battığı  yerde  vurdu topuğunu sertçe dibe  Özlem,  yavaşça yükselmeye başladı.
Uzak bir kente  taşındı  annesi  ile;   ve  arada  haberleşebildiler….
Bir kez de üçü  Özlem  ve  annesinin evinde  bir  araya gelip  yıllar  önce  olduğu gibi yemek yediler  gülüp söylediler…..sanki  ne  yıllar  geçmiş ne de  Özlem  büyümüş…..
Ve  elleri  inadına  manolya……
İşte  o  idi  ayna;  Özlem’ den kadına kalan ……çiçekli  kenarlı  bordo……
Bazı  çocuklar  erken büyür;  kırılgan bir  olgunlukları  vardır  ama bir yanları  çocuktur yine de …..
Ve  aslında  kimse  değil  kendileri  limandır  yüreklerine…..
Özlem şimdi  başka  bir  limanda;  saçları,  saçları;  sahi  şimdi  ne renk  acaba?   
Gözleri  derin zeytin yeşili;  daha kendi  içinde…..
Elleri  hala  manolya…. 

04.05.2012   16.57

MANOLYANIN  BEYAZ ÇİÇEKLERİNE  DOKUNDUĞUNUZDA  KARARIR…….





MANOLYA
Manolyagiller  familyasından yaklaşık 80  kadar  ağaç  ve  çalı türünün  oluşturduğu  cins. Kuzey  ve  Orta  Amerika, Himalayalar ve Doğu  Asya  kökenli olan bu  türlerin büyük bir  bölümü  süs bitkisi  olarak, bazıları  ise  odunundan yararlanmak amacıyla  yetiştirilir.
Gösterişli ve güzel kokulu çiçekleriyle  olduğu  kadar parlak kalın yapraklarıyla da güzel bir  görünüm sergileyen  M. Grandiflora  en iyi bilinen manolya türlerinden biridir. Tümüyle beyaz renkli  çiçekler  açan M. Denudata,  içi beyaz dışı eflatun mor  çiçekli M. Liliflora,  kırmızı ya da  mor  çiçekli M. Soulangeana ve kızıl renkli çiçekler  açan  M. Sieboldil  en  bilinen Asya kökenli  türleridir.

MANOLYA KOKUSU  İÇEREN  PARFÜMLER
Gucci Flora Glamorous Magnolia EDT Bayan Parfüm
Yves Rocher Magnolia
Acqua Di Parma Magnolia Nobile
L'Instant de Guerlai
Jadore

Manolya  için  hoş  bir  yazı:  http://bahcevan.com/kelebek-misali-yaprak-doken-manolyalar-vizyon-dekorasyon

22 Kasım 2012 Perşembe




 ESRA  VE  KAHVE  ......YA  DA......


Yavaşça  kapattı  kahve  fincanını  fallanmak  için. Sonra  gülümseme  yayıldı  yüzüne  kahveye  dair.  Bir fincan  kahve  misali  geçen  dostlukları  anıları  anımsayarak.  Kahve  üstüne de yazmışlığı  olmuştu  çay  üstüne de.  Ama  bu  defa  kahve  denince   aklına  düşen  sempatik  şirin  bir  kadın  idi;  Esra…...
Son  uçak  yolculuğunda  tanıştığı  güzelim  hostes.  Gülümsedi  yine  kadın ;  kendisine  kendi  gibi  davranan  bir  insan.  Tanışmaları  ne  çok ilginç  ki  parfüm  kokuları  sayesinde  olmuştu.  Sonra  Esra  elinde  bir  fincan  kahve,  yanında  likör  veeee   çikolatalar  ile  gelmişti;  bu  kadına  ki  tanıyanlar  ya da okuyanlar  bilirler  bu  üçlüye  tutkusunu.  Kadın  tüm  şeker  içeren  maddeleri  bırakalı  oldu  ama  ÇİKOLATA  ASLA…..hele  ki  ADAMLAR  ve ÇİKOLATALAR  yazısından  sonra…..
Esra  ne  demek  şimdi  bu  kadın  için:  Gülümseme  demek,  içtenlik  demek,  kahve  ve  çikolata  demek. Peki  Esra’  nın  konuşurken  ya  da  bir  yazıyı  okurken  buğulanan  gözleri  ne  demek: Kırılganlık  demek,  anlamak  demek, kadın  demek……
Kahve  yıllarca  farklı  anılar  çağrıştırdı:
Evimizde  kavrulan  kahvenin  inanılmaz  rayihasını,  yıkanırken  kırılan  kahve  fincanlarını,  kahve  bahanesine  sığınan  dostlukları  ve  gecelere  uzanan  tadına  doyulamaz  anları….
Ama  Esra  anında  getirdiği  kahvenin  yanında  çikolatalarıyla  dedi  ki  sessizce  yazılacaklara:
‘Kahve  yazılacaksa  benimle  yazılır, kahve  gibiyim  dost,  canlı,  kaynaştırıcı….’  İlahi Esra….
Bir  uçak  koltuğunda  elinde  gazetelerin,  önünde  sıcak  kahven  ve  çikolataların  özenle  sunulmuş….hayat  nedir  ki  bir  fincan  kahveden  başka?
Daha önce  yazılmış  kahve  satırları  ile  selam  Esra’ ya:

‘’Bir kahve kokusunu taşıdı o nakışlı fincanlarım senden sabaha.
Sıcak gülüşünü, derin sohbetini hatırlatırcasına.
Yarım kalan kahve gibi tadı damağımda.
Derler ya gönül ne kahve ister ne kahvehane; yazan ellerime kahve bahane anmak şahane.
Bir dahaki derin sohbete; sıcak gülüşüne kahve fincanları beklemese de; içilecek dostluk kahvesinin kokusu özlemimde.    17.05.2012 08.36’’

22.11.2012  21.26   ANTALYA

Kahve  içeren  parfümler:

Cacharel    NOA
Esacada     DESİRE  ME
Pierre  Balmain  BALMYA  
A*Men  Pure  Coffee  Thierry Mugle